T24 Haber Merkezi
CHP Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu, Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun özel hastanelerdeki yenidoğan çetesi ve bebek ölümleriyle ilgili yaptığı açıklamaları “endişe verici” olarak değerlendirdi. Askeri hastanelerin derhal yeniden açılması gerektiğini vurgulayan Bağcıoğlu, “Askeri hastanelerin kapatılması ve Sağlık Bakanlığı’na devredilmesi, Mehmetçik açısından bu tür olayların önünü açabilir” uyarısında bulundu.
CHP Milli Savunma Politikaları Sorumlusu ve Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu, Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun özel sağlık tesislerinde yaşanan bebek ölümleri konusundaki açıklamalarına tepki gösterdi. Bu olayın sadece bir sağlık krizi değil, aynı zamanda bir milli güvenlik sorunu haline geldiğini belirten Bağcıoğlu, askeri hastanelerin bir an önce yeniden inşa edilmesi gerektiğini vurguladı.
“Askeri hastaneleri kapatıp yetkiyi kendinde topladığında, sağlık sektörünü bir güvenlik sorununa dönüştürmüştür”
Bağcıoğlu’nun açıklaması şöyle: “Sağlık Bakanı’nın yaptığı açıklamalar son derece kaygı vericidir. ‘Bu insanların amacı bebekleri öldürmek değil, uzun süre yatırarak para almak’ diyerek olayın ciddiyetini küçümseyen bir yaklaşım sergilemektedir. Daha da endişe verici olan, bakanın ‘ölümlerden haberimiz yoktu, savcılık bize 14 ay sonra bilgi verdi’ demesi. Bu, devletin en temel görevlerinden biri olan vatandaşın can güvenliğini sağlama konusunda tamamen başarısız olduğunu itiraf etmektir. Bakan ayrıca, denetimlerin yetersiz olmadığını ancak ‘çetenin çok profesyonel’ olduğunu ifade ederek sorumluluğu bir kez daha üzerinden atmaya çalışmıştır. Eğer profesyonel bir çeteyle karşı karşıya olduğunuzu biliyorsanız, gerekli önlemleri neden zamanında almadınız?”
“Askeri sağlık sisteminin sivil sağlık sisteminden bağımsız olması önemlidir”
Bu durum, sağlık sisteminin ciddi bir güvenlik açığı oluşturduğunu açıkça göstermektedir. Askeri hastanelerin kapatılıp Sağlık Bakanlığı’na devredilmesi Mehmetçik açısından da bu tür olayların önünü açabilir. Askeri sağlık sisteminin, sivil sağlık sisteminden bağımsız ve güvenli bir yapı olması, özellikle kriz anlarında son derece büyük bir önem taşımaktadır. Ancak iktidar, askeri hastaneleri kapatıp yetkiyi kendinde topladığında, sağlık sektörünü bir güvenlik sorununa dönüştürmüştür.
“Askeri hastanelerin acilen kurulmasını talep ediyoruz”
Bizler, askeri hastanelerin derhal yeniden kurulmasını ve Sağlık Bakanlığı’ndan bağımsız bir yapıya kavuşturulmasını talep ediyoruz. Bu iktidarın sağlık sisteminde yaptığı düzenlemeler, halkın güvenliğini tehlikeye atmış, devletin denetim gücünü zayıflatmış ve çetelerin bu kadar rahat hareket edebilmesine neden olmuştur. Sağlık Bakanlığı’nın milli güvenlik sorunu haline geldiği bu dönemde, iktidarın yeniden bir düzenleme yapması sorunu daha da derinleştirecektir.
Ne olmuştu?
İstanbul’da, gerek olmadığı halde özel bir hastanedeki yoğun bakım ünitesine yatırılan 12 bebeğin ihmal nedeniyle hayatını kaybettiği iddiaları üzerine, Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatmış, soruşturmayı yürüten savcı Y.E. ise makamında tehdit edilmiştir. Olayın kamuoyuna yansıması büyük bir infial yaratırken, 22’si tutuklu, 47 şüpheli hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlanmıştır. İddianamede neler var? İddianamede şüpheliler için “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “nitelikli dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” ve “resmi belgede sahtecilik” suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası talep edilmiştir. Ölen 10 bebek “maktul”, 5 kişi “müşteki”, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğü “suçtan zarar gören”, 19 hastane ve sağlık şirketi “malen sorumlu”, 47 kişi ise “şüpheli” olarak iddianamede yer almıştır. Doktor Fırat Sarı’nın lideri olduğu iddia edilen suç örgütünün sevk ve idaresinin Doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir tarafından gerçekleştirildiği belirtilen iddianamede, suç örgütünün ana amacının, devraldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini devre dışı bırakmak ve hastaların basamaklarıyla oynama yaparak SGK’den üst sınırdan ödeme almak olduğu aktarılmıştır. Sağlık Bakanlığı Müfettişliği tarafından hazırlanan uzman görüşü raporunda, yenidoğan ünitelerindeki 10 bebeğin hayatını kaybetmesine neden olan tıbbi eksikliklere dikkat çekilmiştir. Örneğin, fezlekede maktul olarak yer alan bebek A.K’nin ölümüne ilişkin değerlendirmede, solunum sıkıntısı artan bebeğe devre olmadığı için entübasyonun gecikerek yapıldığı ifade edilmiştir. Tekrarlayan resusitasyonlar ile hastanın ertesi güne kadar yaşatıldığı belirtilen raporda, o esnada hastanede bulunması gereken Dr. D.E’nin görevinin başında olmadığı vurgulanmıştır. 6 aylık bebek, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakıma sevk edildi Raporda, ayrıca hasta yönetiminin hemşireye bırakıldığı kaydedilerek, bebeğin ölümünden Dr. D.E, Dr. İ.G. ve hastane yönetiminin sorumlu olduğu belirtilmiştir. Bebek M.N.O’nun ölümüne ilişkin değerlendirmede de 6 aylık bebeğin çocuk yoğun bakımı yerine, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakımına sevk edildiği, burada da doktorun haberi olmadan hemşirenin müdahalede bulunduğu ifade edilmiştir. Bebek H.K. ile ilgili tespitte ise, hastaya kalp masajı yapıldığı esnada Dr. D.E’nin orada olmaması nedeniyle Dr. İ.G. tarafından olayın örtbas edilmesi için ölüm saati değiştirilerek, epikriz yazdırıldığı aktarılmıştır. Sevk edilmeyen bebek hayatını kaybetti Raporda, bebek Ö.H’ye kalp masajını hemşirelerin yaptığı belirtilerek, bu esnada kullanılan en önemli ilacın adrenalin olduğu, ancak Dr. İ.G’nin hemşirelere “adrenalini kapat” talimatını vererek, yanlış yönlendirme yaptığı vurgulanmıştır. Ayrıca, bebek M.S’nin, yenidoğan temel bakımının gereklerinin yerine getirilmemesi, ameliyat edilebileceği bir merkeze sevk edilmemesi ve hastayı hayatta tutan “prostavazin” isimli ilaç tedavisinin kesilmesiyle ihmallere bağlı olarak hayatını kaybettiği kaydedilmiştir. Fezlekede maktul olarak yer alan diğer bebeklere ilişkin değerlendirmelerde de ihmallere yer verilmiştir. Dehşete düşüren telefon kayıtları İddianamede, şüpheliler arasında geçen telefon konuşmalarına da yer verilmiştir. Şüpheli doktor Fırat Sarı ve özel hastanede çalışan acil tıp teknisyeni şüpheli Hakan Doğukan Taşçı arasında hasta sevkleri ve denetim hakkında yapılan görüşmede, Taşçı’nın Sarı’ya “Erişkin yoğun bakıma denetime gelinmesi halinde, ruhsatın ve kuvözlerin değişmesi gerektiğini, panelin fazla olduğunu, monitörün bulunmadığını, yoğun bakım içerisinde birçok eksiklik ve usulsüz işlemin olduğunu” söylediği iddianamede belirtilmiştir. Yenidoğan çetesinde yer alan doktor ve hemşirelerin isimleri ortaya çıktı Reyap Hastanesi’ndeki bebek hastaların takibini yürüten şüpheli hemşire Mehtap Sayar’ın şüpheli Hasan Basri Gök ile yaptığı telefon görüşmesinde, bebek hastanın tedavisinin uygun olmayan koşullarda gerçekleştirildiği anlatılmaktadır. Bu görüşme içeriğinde, şüpheli Gök’ün “Mehtap çocuğu öldür elli satürasyonlu çocuk mu olur” dediği, Sayar’ın ise “Öldüreceğim de öldürsem de bir dert biliyorsun yani” şeklinde yanıt verdiği iddianamede yer almıştır. İddianamede, tedavi yöntemlerinin usulüne uygun değil, örgüt faaliyetine hizmet edecek şekilde yapıldığı değerlendirilmiştir. Şüpheli doktor Şeyhmus Çelik’in hastanede olması gerekirken gitmediği, denetim olması ihtimaline karşı özellikle sabah hastanede bulunması gerektiği belirtilmiştir. Şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir’in şehir hastanesinden kabulünü yaptığı bebeği, maddi menfaat karşılığında anlaşmış olduğu Fırat Sarı’nın hastanelerine yönlendirdiği kaydedilmiştir. Sağlık Bakanı Memişoğlu’ndan “yenidoğan çetesi” açıklaması: Cezasızlık algısı oluşturulmaya çalışıyor, böyle bir şey yok Hazırlanan iddianamede, bebeklerini kaybeden ailelerin ifadelerine de yer verilmiştir. H.H., eşinin hamilelik sürecinde başka bir hastaneye gittiğini, ancak doğum aniden başladığında doktorlarının bel fıtığı sorunu yaşadığı için başka bir hastaneye gitmek zorunda kaldıklarını ifade etti. Gittikleri hastanede yenidoğan yoğun bakım servisi için yer olmadığı cevabını alan Hakan H., “112’ye bildireceklerini ve müsait hastane bulacaklarını söylediler. Yaklaşık yarım saat sonra Bağcılar’daki özel bir hastaneden bizi kabul ettiklerini söylediler” dedi. Soruşturmaya konu olan hastanenin özel ambulansının gelerek kendilerini aldığını söyleyen H.H., “Hastaneye vardığımızda bizimle ilgilenen bir doktor yoktu. Sadece ebe vardı. Sabaha B.Y. isimli doktor eşimi muayene etti ve sezaryen doğum gerektiğini söyledi. Hamileliğin henüz 25. haftası olduğu için bebeğin daha gelişimini tamamlamadığı, dolayısıyla anne karnından bir iğne yapacaklarını söylediler” ifadelerini kullandı. “Bebeğimizi kaybettik” Doktorun iğneyi yaptıktan sonra 1 gün beklemek gerektiğini söylediğini aktaran H.H., “Ertesi gün eşimi doğuma aldılar. Ameliyat sonrası eşimin ve çocuğumun durumlarının iyi olduğunu, bebeği yenidoğan yoğun bakım ünitesine alacaklarını söylediler. İki gün sonra eşimi eve bıraktığım sırada hastaneden aradılar. Doktor beyin benimle görüşmek istediğini söylediler. Yoldayken hastaneden bir daha aradılar. Doktor olduğunu söyleyen biri bebeğimin ölüm haberini verdi. Hastaneye vardığımızda da bebeğimin morgda olduğunu söylediler” diye konuştu. “Yenidoğan çetesi” nasıl deşifre edildi? İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nde özel hastanelerin denetiminden sorumlu bir doktorun (T.E.) Ocak 2023’te Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) yaptığı başvuru ile olayın fark edildiği bildirilmektedir. Doktor T.E., bazı özel hastanelerde doldurulması gereken yenidoğan yoğun bakım üniteleri defterlerinin boş bırakılması üzerine durumu araştırmaya koyulmuştur. İddianamede yer alan ifadeye göre, doktor T.E., “Ayrıca bebeklerin dosya üzerinde gösterilen sağlık durumları ile fiili sağlık durumlarının uyuşmadığını, örneğin entübe olarak kayıtlı gösterilen bebeğin gayet sağlıklı ve nefes alabilir durumda olduğunu gördük. Durumu hastane yetkililerine sorduğumuzda az önce düzeldi gibi cevaplar aldık” şeklinde belirtmiştir. Ne kadar ceza isteniyor? İddianamede, şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen’in 10 kez “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “nitelikli dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” ve 11 kez uygulanmak üzere “resmi belgede sahtecilik” suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9’ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edilmektedir. Şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi”, “kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” ve “resmi belgede sahtecilik” suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası istenmektedir. Diğer şüpheliler hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülen iddianamede, ayrıca, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine “dolandırıcılık” suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep edilmektedir. İddianame, gönderildiği Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından değerlendirilmektedir. Savcı tehdit edilmişti Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E.’nin, bu soruşturmayı yürüttüğü sırada, bazı şüphelilerin tahliyelerini gerçekleştirmezse suikast yapılacağı ve ailesine zarar verileceği yönünde tehdit edildiği öğrenilmiştir. Bu bağlamda yürütülen ayrı soruşturmada 12 kişi jandarma ekiplerince gözaltına alınmış, 4 kişi serbest bırakılırken, adliyeye sevk edilen 8 şüpheliden 5’i tutuklanmış, 3’ü hakkında ise adli kontrol kararı verilmiştir.
|