İzmir’de bir grup avukatın, meydana gelen elektrik kazasıyla ilgili sorumlu kurumların tespiti amacıyla İzmir 7. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne yaptığı başvuru neticesinde, 18 Temmuz’da gerçekleştirilen keşif ve bilirkişi incelemesi sona erdi. Hazırlanan bilirkişi raporu, olayın detaylarını ve sorumlulukları ortaya koydu.
Dosyaya eklenen raporda, “enerji kablosunun mazgalın hemen altında bulunduğu, kablo derinliğinin yaklaşık 15 santimetre olduğu, kablo koruyucu borunun bu bölümde iptal edildiği ve mazgalın kabloya baskı yapması nedeniyle izolasyonunun bozulduğu” gibi kritik ifadelere yer verildi. Bu durum, olayın meydana gelmesinde önemli bir etken olarak değerlendiriliyor.
Başvuruyu yapan avukatlardan Murat Fatih Ülkü, yaptığı yazılı açıklamada, elektrik akımına kapılan 2 kişinin ölümünün üzerinden yaklaşık 2,5 ay geçtiğini belirterek, bu trajik olayın toplumda unutulmaya yüz tuttuğunu ifade etti. Ülkü, olaydan sonra çok sayıda kişinin benzeri tehlikeleri yaşadığına dair başvurularda bulunduğunu ve bu durumun ciddiyetine dikkat çekti.
Olay ve Hukuki Süreç
Olay, İzmir’in Konak ilçesinde meydana geldi. Sağanak yağış sırasında su birikintisine basan Özge Ceren Deniz, onu kurtarmaya çalışan İnanç Öktemay ile birlikte elektrik akımına kapılarak hayatlarını kaybetti. Bu trajik olayın ardından bilirkişi raporları hazırlanmış ve İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi (İZSU) Genel Müdürlüğü ile GDZ Elektrik Dağıtım Şirketi’nde görevli üst düzey yöneticilerin de aralarında bulunduğu toplam 42 sanık hakkında “bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma” suçlamasıyla dava açılmıştı.
Bununla birlikte, olayın ardından bir grup avukat, sorumlu kurumların tespiti için İzmir 7. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurmuş ve yeniden bilirkişi incelemesi talep edilmiştir. Bu süreç, benzer olayların tekrar yaşanmaması için gerekli önlemlerin alınması açısından büyük önem taşımaktadır.
Avukat Ülkü, sorunlu veya olma olasılığı bulunan tüm sokak ve caddelerde elektrik tesisatı ve kabloların denetlenmesi gerektiğini vurgulayarak, bu tür kazaların önlenmesi için toplumun ve ilgili kurumların daha fazla hassasiyet göstermesi gerektiğini belirtti.