Aysel Bozan Yılmaz –
Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) bağlı ilk ve ortaöğretim kurumlarındaki yaklaşık 20 milyon öğrenci için ders zili 9 Eylül’de çalacak. Okul öncesi ve ilkokul 1. sınıflar ise 2 Eylül’de uyum programına başladı. Yaz tatilinde çoğu zaman tablet ve telefonla geçirilen süre, öğrencilerin okula dönüşte zorlanmalarına neden olacak. Çünkü MEB’in 2023-2024 eğitim öğretim yılına yönelik düzenlemesiyle sınıf içinde cep telefonu ve diğer bilişim araçlarının bulundurulması yasaklandı. Bu yasak yalnızca Türkiye’de değil, birçok ülkede de uygulanıyor. UNESCO, “2023 Küresel Eğitim İzleme” raporunda, öğrencilerin okullarda akıllı telefon kullanmalarının yasaklanması için küresel bir çağrıda bulunmuştu. Raporda, aşırı cep telefonu kullanımının düşük eğitim performansına yol açtığı ve yüksek ekran süresinin çocukların duygusal istikrarı üzerinde olumsuz etkiler yarattığı vurgulanmıştı. Ülkelerin yasaklama gerekçeleri de benzerlik gösteriyor. Peki, okulda cep telefonu kullanımı, çocukları ve gençleri gerçekten bu denli olumsuz etkiliyor mu?
Derse odaklanamıyor
Dünyanın dört bir yanında izlenen bu konuyla ilgili merak edilenleri MEF Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi, Klinik Psikolog Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk ile konuştuk. Selçuk, sadece okulda değil, evde de dijital medya araçlarının ilişkileri etkilediğini belirtirken, teknolojinin doğru, bilinçli ve dengeli bir şekilde kullanılması gerektiğinin altını çizdi. Kronik Kitap’tan yayımlanan “Dijital Çağda Sağlıklı Çocuk Yetiştirmek” kitabında da bu konuya değinen Selçuk, şu bilgileri paylaştı:
- “Okulda cep telefonu kullanımı, hem çocuğun derse odaklanabilmesi hem de arkadaş ilişkileri açısından olumsuz etkiler yaratıyor. Psikolojik araştırmalar, okulda telefon yasaklandığında akademik ve psikolojik açıdan daha olumlu sonuçlar elde edildiğini gösteriyor. Okullarda telefonun yasaklanması, doğru bir karar olmakla birlikte, bu durum eğitimde dijital teknolojiden yararlanmayacağımız anlamına gelmiyor. Aksine, dijital okuryazarlık konusuna eğitim sisteminde güçlü bir şekilde yer verilmesi gerekmektedir.”
1,5 yaşa dikkat
Teknoloji kullanımı, çok küçük yaşlara kadar inmiş durumda. Artık bebeklerin bile elinde telefon görmekteyiz. Bu cihazlar, adeta yeni nesil bakıcılar haline gelmiş durumda. Prof. Dr. Selçuk, beyin gelişimi açısından ilk 1,5 yıl boyunca çocukların kesinlikle ekrana maruz kalmamaları gerektiğini vurguladı. Sonrasında ise yaşlarına uygun, denetimden geçmiş dijital içeriklere sınırlı bir şekilde izin verilmesi gerektiğini öneriyor. Sürenin uzun tutulmaması gerektiği konusunda da uyarılarda bulunarak, şunları ifade etti:
- “Ayrıca çocuklar, ekranla baş başa bırakılmamalı. Bir yetişkin, çocuğa eşlik etmeli. Aktif oynama ya da aktif izleme dediğimiz bir yaklaşım benimsenmeli. Oyun veya çizgi film bittikten sonra, anne veya baba çocukla bu konular hakkında konuşmalı. Örneğin, ‘Burada ne oldu?’ gibi, didaktik olmaktan uzak bir şekilde ilgi göstermeli ve ortak bir ilgi alanı oluşturmalıdır. Çocuk, dijital zekâ ve dijital okuryazarlık konusunda daha yetkin hale geldikçe, ebeveynlerin eşlikçi rolü azaltılabilir. Ancak hiçbir zaman çocuk gözetimsiz bırakılmamalıdır.”
Yasaklayan ülke sayısı artıyor
Okullarda cep telefonu kullanımına yasak getiren ülkeler hızla artıyor. İki hafta önce Belçika’da Fransızca konuşulan bölgeler ve başkent Brüksel’deki ilk ve orta dereceli okullarda öğrencilerin telefon kullanımı yasaklandı. 2024 yılı içinde İngiltere, Hollanda ve İtalya gibi ülkeler de benzer yasaklar getirmeyi planlıyor. Fransa 2018’den, Rusya ise 2022’den itibaren okullarda cep telefonu kullanımına izin vermiyor. Finlandiya, İsviçre, Çin, ABD, Avustralya, İskoçya, İspanya, Portekiz, Letonya, Meksika ve Özbekistan da tam veya kısmi yasak uygulayan ülkeler arasında yer alıyor.
Ebruli ebeveynlik
Yasaklamanın yanı sıra tamamen serbest bırakmanın da ebeveynler için kolay bir çözüm olduğunu belirten Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk, “Bu kolaycılıktan uzak durmamız gerekiyor. Bu nedenle anne babaların dijital okuryazar olması büyük önem taşıyor. Günümüzde anne baba rolünde bu bilgiye duyulan ihtiyaç giderek artıyor” diyor. Selçuk, bu durumu tanımlamak için yeni bir kavram geliştirdiğini ifade ederek, şu bilgileri veriyor:
- “Çocuklar, dijital teknolojiyle ilgili bilgi ve becerilerde anne babalardan daha ilerideler. Ancak riskleri algılayamıyorlar, çünkü hayat deneyimleri sınırlı. Bu nedenle dijital çağda ebeveynlik, dört aşamalı bir süreç içeriyor:
- Bir: Anne babanın kendisinin öğrendiği.
- İki: Çocuğun kendisinin öğrendiği.
- Üç: Anne babanın çocuktan öğrendiği.
- Dört: Beraber öğrendikleri.
Buna “ebruli ebeveynlik” diyorum. Yani iç içe geçmiş bir süreç. Artık yalnızca anne babanın daha bilgili olduğu bir alan değil. Anne babaların çocuklardan da öğrenmeye açık olmaları ve kendi bilgi ve becerilerini geliştirmeleri gerekiyor.