The Doors’un Hikayesi: Bir Rock Efsanesinin Yükselişi ve Düşüşü
Classic Rock dergisi, efsanevi grup The Doors’un hikayesini derinlemesine inceleyen özel bir dosya hazırladı. 60’ların sonu ile 70’lerin başında Los Angeles’taki kulüplerden süperstar olma yolculuklarına odaklanarak, Jim Morrison’ın 1971’de 27 yaşında zamansız bir şekilde hayatını kaybetmeden önce çıkardıkları altı stüdyo albümünün yapım sürecine dair ayrıntılara yer veriyor. İlk kez 2007’de yayımlanan bu retrospektif yazıda, Morrison’ın eski grup arkadaşlarıyla yapılan samimi sohbetler, gerçek Jim Morrison’ı ortaya çıkarmaya yönelik önemli bir belge niteliği taşıyor. Oda TV olarak bu değerli sohbetin özetini sizlerle paylaşıyoruz.
ÜÇ YILDA ALTILIK İNŞA
Jim Morrison ve The Doors, sadece kısa bir süre zarfında, altı stüdyo albümü ve unutulmaz konser kaydı olan “Absolutely Live”ı piyasaya sürdü. Bu, daha önce hiç görülmemiş ve göz kamaştırıcı bir müzikal yaratıcılığın patlama dönemiydi. Ocak 1967’de kendi adını taşıyan ilk albümlerinden, 1971’deki veda albümü “LA Woman”a kadar The Doors’un karanlık güçleri neredeyse hiç sarsılmadı.
ADONİS’TEN SARHOŞ JİM’E: THE DOORS NE OLDU?
Los Angeles grubunun karizmatik lideri Jim Morrison, şehvetli, çıplak göğüslü bir Adonis’ten – bir peygamber, bir kahin, modern rock’n’roll çağının bilgesi – sarhoş bir figüre dönüşmüştü. Morrison’ın umutsuz düşüşü, Danny Sugerman’ın “No One Here Gets Out Alive” adlı etkileyici kitabında ve Oliver Stone’un tartışmalı “The Doors” filminde detaylı bir şekilde ele alındı. Tutuklamalar, teşhircilik, cinsel taciz ve ailevi sorunlar derin bir çöküşe işaret ediyordu. Tüm bunların ortasında, “Ay Işığı Yolculuğu”nda, The Doors’un büyüleyici müziği genellikle göz ardı edildi. 2007’de, ilk Doors albümünün 40. yıl dönümünde, klavyeci Ray Manzarek, gitarist Robby Krieger ve davulcu John Densmore ile yapılan röportajlar, Jim Morrison’a dair çok az pişmanlık ve çokça saygı içeriyordu.
HEM ETKİLİ HEM DE GİZEMLİ
“Bizim için o sadece Jim’di çünkü onu her gün görüyorduk,” diyor Robby Krieger. Klavyeci Manzarek ise “Kesinlikle insanlar üzerinde bir etkisi vardı. Onu tanıyorsanız, sizi gerçekten etkileyebilirdi. Hayatımın en etkili figürüydü,” itirafında bulunuyor. Krieger, Morrison ile ilk tanışmasını şöyle anlatıyor: “Evime geldi, ona biraz slide gitar çaldım ve normal bir adam gibi görünüyordu. Ancak birkaç gün sonra ilk provamızda onun diğer yüzünü gördük. Provadan sonra bir adam evimize geldi ve… muhtemelen kötü giden bir uyuşturucu anlaşmasıydı. Jim bu adamın üstüne atladı ve neredeyse onu öldürecekti. Ben de: ‘Bu bizim solistimiz mi? İsa Mesih!’ dedim.
UTANGAÇ ŞİİR KİTABINI YANINDAN AYIRMAZDI
Davulcu John Densmore, Jim Morrison’a dair ilk izlenimlerini paylaşıyor: “Utangaçtı. İnanılmaz derecede yakışıklıydı. Gerçekten zeki ve ilginçti. Onda özel bir şey olduğunu hissediyordum. Ama zaman geçtikçe, kendini yok etme isteği arttıkça, her şeyden uzaklaştım.” Bruce Botnick, “Evet, Jim oldukça utangaçtı. Çok iç gözlemciydi. Şiir kitabını her zaman yanında taşırdı ve içine yazardı. Alkol olmasaydı, bu tür şeyleri yapmazdı. İlk zamanlarda kalabalığa sırtı dönük performans sergilerdi. O kadar utanıyordu,” diyor.
JİM’İN EN ÇILGIN HALLERİ
Krieger’e, “Morrison’ın yaptığı en çılgın şey neydi?” diye soruluyor. “Muhtemelen Jim’in bir binanın tepe noktasındaki çıkıntının etrafında dolaştığı zamandı,” yanıtını veriyor. Ses mühendisi Botnick ise “Jim’in en çılgınca şeyi evimde uzanıp film izlemesiydi. Genel olarak Jim çok, çok normaldi. Sadece sarhoş olduğunda veya kimyasal aldığında deliriyordu,” diyor.
PARAYI ALIP YUTMUŞTU
Davulcu Densmore, Morrison’un çılgınlıklarına dair bir anısını paylaşıyor: “Bir zamanlar arabamla dolaşırken, grubu nasıl piyasaya süreceğimizi konuşurken, Jim bir çeyrek çıkardı ve ‘Bunu izle,’ dedi. Sonra parayı ağzına atıp yuttu. Bu gerçekten çılgınca bir şey değil, ama onun kendinde olmayabileceğine dair bir ipucu.”
YAPIMCIMIZ, ‘ÇOK ALBÜM YAPMALIYIZ, JİM’İ SAĞI SOLU BELLİ DEĞİL’
The Doors’un 1967 ile 71 arasındaki yaratıcı patlamasında, grup kariyerinin hızla yükseldiği gibi aynı zamanda geçici olduğunu ifade ediyor. Gitarist Krieger, yapımcı Paul Rothchild’in bir gün kendilerini yalnızca üç kişi olarak oturttuğunu ve “Dinleyin, elimizden geldiğince çok kayıt yapmalıyız çünkü Jim çok uzun süre ortalıkta olmayabilir,” dediğini hatırlıyor. “Bu gerçeği daha önce düşünmemiştim,” diyor Krieger.
ALİCE COOPER İLE ÖLÜM DANSI
Botnick, “Özellikle ‘Waiting For The Sun’ kaydı sırasında, The Doors çok popülerdi ve herkes Jim’in en iyi arkadaşıydı. İnsanlar ona ilaçlarını veriyordu ve o sadece ağzını açıp yutuyordu,” diyor. Ayrıca, genç Alice Cooper’ın The Doors ile buluştuğu hikayeyi de anlatıyor: “Hem Jim hem de Alice, üst kattaki stüdyonun korkuluğuna tutunuyorlardı. Bu, kayda nüfuz eden ve Waiting’e özel lezzetini veren baharatlardan biriydi.” Botnick, “Birisi düşüp ölebilirdi. Bu yüzden Jim’in kaydı tamamlayamaması olasılığı hakkında o yorumu yaptım,” ekliyor.
BİZİ BESLEYEN BEAT KUŞAĞI, FELLİNI, INGMAR BERGMAN
Gitarist Manzarek, The Doors müziğinin kökenlerini anlatıyor: “Jim’in harika bir dizesi vardı: ‘O yıl büyük bir enerji ziyaretiyle kutsandık.’ Enerji ziyaretimiz, ilk albümü kaydetmeye başladığımız 1966’nın Ekim ayından LA Woman’ın sonuna kadar sürdü. Yaratıcıydık. Herkes gençlik enerjisiyle, canlılıkla, LSD ile doluydu ve dünyayı değiştirmek istiyorduk. The Doors’un müziği daha varoluşsal bir boyuttaydı. Beatniklere ve Aldous Huxley’e borçluyduk. Ait olduğumuz yer orasıydı. UCLA’dan değil Bauhaus’tan geliyorduk.”
60’LARIN ŞIKIR ŞIKIR GİTARLARI YOKTU
Manzarek, o yılların müziğini değerlendirirken “60’lar benim için The Byrds gibi şıngırdayan gitarlara sahip folk-rock gruplarıyla özetlenebilirdi,” diyor. “The Doors, farklı bir alanda faaliyet gösteriyordu.”
JİM İÇİN STÜDYO BİR SAKLANMA YERİYDİ
Ses mühendisi Botnick, “Jim için stüdyo güvenli bir yerdi. Müziğiyle baş başa kalabiliyordu,” diyor. Jim vokal kabinindeyken asla kontrol odasına bakmazdı; “Beni veya Paul’u (Rothchild) asla görmezdi. Onun yeri orasıydı.” Gitarist Krieger, “Jim çok fazla kontrolden çıktığı için çok fazla yola çıkmazdık. Bu yüzden stüdyo, işlerimizin çoğunu yaptığımız yerdi,” diyerek durumu özetliyor.
STÜDYODA BİLGİLİ, SAHNEDE ŞOVMEN
Manzarek, Jim’in stüdyodaki rolünü şöyle tanımlıyor: “Stüdyo Jim’in laboratuvarıydı. Sahnede gösterişli bir kişilikti, ama stüdyoda çok bilgiliydi. Şiirleri, şarkılarında canlanıyordu. Jim’in kaydı tamamlayamaması olasılığı hakkında yorum yaptım.”
JİM MORRISON ŞAMAN MIYDI?
Morrison, genç bir çocukken korkunç bir araba kazasına tanık olduğunda, bir Amerikan yerlisinin ruhunun ruhuna girdiğine inanıyordu. Klavyeci Manzarek, “Şamanlık meselesi ancak daha sonra ortaya çıktı. Bizim için Jim grubun solisti ve herkes ondan bir parça istiyordu,” diyor.
JİM MORRISON NEDEN FİT GÖRÜNÜYORDU?
Manzarek, “İkonik Jim Morrison, tanıdığım Jim Morrison değildi. Alkolizm hakkında bir şey bilmiyordum. Jim, sadece çok fazla içiyordu ve bu durumu kabullenemiyordu,” diyor.
MORRİSON HİÇ DURMADI, ÇÜNKÜ FARKINDA DEĞİLDİ
Manzarek, Morrison ile yaptığı bir konuşmayı hatırlıyor: “‘Çok fazla içiyorsun, kendini öldürüyorsun. Sağlığını mahvediyorsun!'” dediğinde Jim, “Biliyorum, deniyorum,” yanıtını veriyordu. Densmore, “Jim’in kontrolden çıktığını düşündüğüm anlardan birini hatırlıyorum,” derken, “Kertenkele derisi bir kıyafet satın aldığı zamanı hatırlıyorum,” diyerek ekliyor.
MORRİSON’UN SÖZLERİNE DERİNLİĞİNE ANLAMADIK
Krieger, “Jim’in ne hakkında konuştuğunu anlamak her zaman kolay değildi. Şiirin sırrı budur; sizin için anlamı ve bir başkası için anlamı tamamen farklı olabilir,” diyor. Densmore ise “Rock’n’roll müziğinin üstüne şiirsel sözlerin eklenmesi çılgınca,” diyor.
O ZATEN DEFALARCA ÖLMÜŞTÜ
Krieger, “Bill’e Paris’e uçup kontrol etmesini söyledim. Geri geldi ve bunun doğru olduğunu söyledi,” diyor. Manzarek, “Jim zaten defalarca öldü,” hatırlatmasını yapıyor. Densmore, “Jim’in huzur içinde olduğunu düşündüm,” diyor.
MEZAR VE ANILAR
Manzarek, “Bill Siddons Paris’e gitti ve birkaç gün sonra beni aradı, ‘Jim Morrison’ı mühürlü bir tabutta gömdük,’ dedi. Tabutu açıp Jim Morrison’ın bedenini hiç görmedin mi?’ diye sorduğumda, ‘Hayır, ama Pam ağladığı için oradaydı,’ dedi.
JİM YAŞASAYDI, THE DOORS DEVAM EDER MİYDİ?
Krieger, “Bugün gidebilirdik, ya da durabilirdik. Jim Paris’e gittiğinde, geri döneceğini bekliyordum,” diyor. Densmore, “10 yıl dayanabileceğimizi umuyordum,” derken Manzarek, “Jim içkiyi bırakabilseydi, The Doors bugün aktif olurdu,” diyor.
Not: Bu metin Geoff Barton tarafından dergide yayımlanmıştır. Barton, Kerrang! adlı heavy metal dergisinin kurucusu ve rock müziği konusunda uzman bir gazetecidir.